Yahudi Tarihinde Kudüs Şehri ve Önemi – Antik Tarih
Bu Yazıyı Paylaş :
Dinlerin Kesiştiği Yer: Kudüs
Kudüs, Orta Çağ’da parşömenlerin üzerine çizilen tüm haritalarda dünyanın merkezi olarak gösterilirdi. Uzun bir süredir bu kent, üç semavi din Hristiyanlık, Musevilik ve İslamiyet için kutsaldır. Tarihsel süreç boyunca Kudüs, barışçıl ve huzurlu bir kent olma durumunu çok kısa süreler dışında sağlayamamıştır. Günümüze kadar 25 farklı ulus tarafından yönetilmiştir. En az yirmi kere yıkılmış ve halkı katledilmiştir. Tarihboyunca Kudüs, farklı isimlerle de anılmıştır. Kronolojik olarak sıralandığında; İliya, Urişalim, Jerusalem, Yeruşalayim, Bethammikdaş (İbranice mabet anlamında), Beyt-ül Makdis, Beyt-ül Mukaddes ve El-Kuds.
Kudüs şehrinin konumu.
Yapılan arkeolojik çalışmalarla tespit edildiği üzere, Kudüs’te ilk yerleşim M.Ö. 3000’lerde başlamıştır. Moriah Dağı eteklerinde yapılan saha araştırmalarında, Salem adlı ilk yerleşim yerinin izlerine rastlanmıştır. Çalışmalardan elde edilen bulgulara göre Salem şehrinin önemli bir Pagan merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Bölgede izlerine rastlanılan ilk topluluklar Kenaniler ve Yebusiler olmuştur. Yebusilerin M.Ö. 2000 yılında Şeria nehri kıyısına yerleştikleri bilinmekte. Kral Davud, M.Ö. 1000’de Kudüs’ü Yebusilerin elinden alarak başkent yapmıştır. Sonra, buraya Ahit sandığını da koymak için büyük bir tapınak inşasına başladı, ancak tapınağı oğlu Süleyman tamamladı. Kudüs’te eski şehir, İsa’nın da çarmıha gerildiği Golgotha tepesi üzerinde uzanır.
Yahudiler Açısından Kudüs’ün Önemi
Kudüs Yahudiler için vaat edilmiş toprakların merkezidir. Tarihsel süreç içerisinde Kudüs’te pek çok Yahudi mabedi yapılmıştır. İlk olarak Musa, Sina dağındaki uzun bekleyişi sırasında ibadet için bir barınak yapmıştır. Bu barınak daha sonra takipçilerine ilham olmuştur.
Musa, tanrının emri ile ilk ibadethaneyi yapmak için dönemin en başarılı ustalarıyla çalıştı. Göçebe bir topluluk olan İsrail halkı ahşap kirişler ve keçi derisinden bir mabede sahip oldu. Yahudilikte tanrının emri şu şekilde zikredilmiştir “Bana bir mabet inşa edin ve ben onların arasında yaşayacağım!”. Çadır mabedin bakımı ve ibadetler Levi kabilesine verilmiştir. Mobil bir mabet olma özelliği gösteren bu mabetle her kamp kurulduğunda kabileler, statülerine göre mabet çadırının etrafında dizilmekteydiler. Bu mabet Kudüs’te kalıcı bir tapınak yapılana kadar yaklaşık 400 yıl kullanılmıştır.
Kral Davud Kudüs’ü alınca, Moriah Dağında tanrının haşmetine yakışır bir mabet yapmaya karar verir. Ancak Tanrı ona şöyle söyler “ Sen çok kan döktün, bunu oğlun Süleyman yapmaya izinlidir” . Kayıtlara göre Süleyman mabedinin inşasının tamamlanma tarihi yaklaşık M.Ö. 966 yılı olarak belirlenmiştir. Yahudilere göre Kral Süleyman mabedin (Bet-Amikdaş) açılışında şunları söylemiştir “Oturmak için sana (Tanrıya) bir ev, ebediyen tutacağın bir yer yaptım”.
Sülayman Mabedi.
M.Ö. 586 yılında bölgeyi işgal eden Babil Kralı Nebukadnezar, tapınağı yıkmış ve içerisindeki kutsal emanetleri esirlerle birlikte Babil’e götürmüştür. M.S. 70 yılında Romalı Titus kalıntıları tahrip etmiştir. Daha sonra M.S. 135 yılında meydana gelen bir Yahudi ayaklanması sonucu Roma İmparatoru Hadrianus tapınağın tüm izlerini yok etmiştir. Romalılar akabinde Kudüs’ün harap olmuş merkezinin yanına Aelia Capitolina isimli bir şehir kurdular. Mabedin izleri silinirken, Yahudilere de mabedin olduğu alana girmemeleri için 200 yıl süren bir yasak koyuldu.
M.Ö. 539 senesinde Pers Kralı Keyhüsrev Babil’i ele geçirir. Zerdüşt Persler tüm inanışlara karşı hoşgörü içerisindeydi. Bu Yahudiler için de özgürlükçü bir ortamın doğmasına neden oldu. M.Ö. 537 yılında Yahudi ileri gelenlerinden Sassabasar ve Zorobabel çok sayıda Yahudi ile birlikte sürgünden, Kudüs’e döndü. M.Ö. 516 yılında yeni mabedi inşa edip ibadete açtılar. Mabet, yıkılan Süleyman mabedine nazaran daha mütevaziydi. Ancak mabet M.Ö. 168 yılında tekrar yıkıldı. Kudüs bu süreçte 200 yıl Pers egemenliğinde kaldı. M.Ö. 449 yılında Pers İmparatorluğunu yıkan İskender Kudüs’ü de ele geçirdi. Bu süreçten sonra Kudüs, arada kısa süreli Yahudi kontrolünde olsa da, sırasıyla 500 yıl Hellenlerin, Mısırlı Ptolemelerin ve Seleukusların egemenliğine girmiştir.
M.Ö. 20 yılına gelindiğinde Kudüs’ün kontrolü Arap asıllı Roma generali Herod’un elindeydi ve şehri Yahudi yasalarını dikkate alarak yönetiyordu. Herod, yıkık mabedin üzerine Hellenistik mimariyle bir mabet yapmaya başlamıştır. İhtişamı ile dikkat çeken antik çağın bu büyük mabedi, M.S. 62 yılında tamamlanmıştır. Daha sonra gerçekleşen iki büyük Yahudi ayaklanmasından sonra General Titus mabedi yıktı. 600.000’e yakın Yahudi öldürüldü. Günümüzde Yahudilerin Kudüste ağlama duvarı olarak bilinen duvar, bu mabedin kalıntılarıdır.
Ağlama Duvarı.
Tapınak Şövalyeleri daha sonraları ilk Haçlı seferinin ardından, bu mabedin kalıntılarının olduğu bölgeye yerleşmişlerdir. Şövalyeler 1118 yılından itibaren on yıl boyunca kalıntılarda kazılar yapmışlardır. Mabedin altındaki bir mağarada saklanmış kutsal hazineleri ve parşömen yazmaları bulan Şövalyeler, bu buluntuları St. Bernard vasıtasıyla Avrupa’ya kaçırmışlardır.